Hicri : 24 Ramazan 1311 (31 mart 1894)…
Etrafı yüksek çınar ve sedirlerle çevrili Osman Bey Konak’ında tatlı bir telaşe var.Baharın gelişiyle açmış olan rengarenk çiçek kokuları avluyu sarmış insanın içinde heyecan ve mutluluk duygularını kabartıyor. Kuşların ahenkli cıvıltılarına karışıyor kedi mırıltıları.Her zamankinden daha güzel olan bugün kimsenin dikkatini cezbetmiyor anlaşılan. Ev ahalisinin farklı bir derdi, hoş bir telaşesi var.
Yaseminlerin sardığı yüksek duvarlı ahşap pencerenin önünde bir ileri bir geri yürüyen Abdülhamit Efendi belli etmemeye çalıştığı heyecanı ile ebe kadının haberini beklerken gözünün önünde zevci Aişe Hanımla olan ilk gençlik yılları beliriyor ansızın…

Abdülhamid mutfak kapısının arkasında içeriye girip girmemekte tereddüt ederken Gülpare’nin sesini işitince bekleyip dinlemeye karar verir.
Gülpare”Aişe hadi gel beraber bahçeye çıkalım ne olursun!”

”Dur Gülpare anneme yardım ediyorum.Biliyorsun konağın mutfak işleri çok ve annem akşama kadar bitkin düşüyor.Ben yardım etmezsem olur mu hiç ?! Hem sende biraz yardım etsene annene kolay mı o kadar çamaşırı yıkamak.Hadi boş vakit geçirmede annene yardım et.

Aman Aişe hep böyle yapıyorsun.Ben anneme yardım ediyorum ama sen annenin bütün işlerinin yapıyorsun.Hadi gel biraz bahçede çiçeklerin arasında kitap okuyalım.Babamın diktiği menekşeler açmış renkleri çok güzel onları da göstermek istiyorum hem sana.
–Gülpare annemin hasta olduğunu biliyorsun. Eğer konakta yaşamaya devam etmek istiyorsam annemin sorumluluğundaki bütün işleri yapmamız gerek.Tabi annem hasta olduğu için çoğu işi ben yapıyorum.Ben de seninle bahçede kitap okumak istiyorum ama önce işleri bitirmem lazım. Eğer beni meşgul etmezsen daha çabuk bitiririm.Belki biraz bahçeye çıkmaya da vaktim kalır.
–Haklısın Aişe öyle demek istememiştim.Peki o zaman kendimi affettirebilmek için sana yardım edeceğim.İtiraz istemiyorum ona göre.
–‘İtiraz etsem ne fayda! Sen aklına koyduktan sonra kim tutar seni Gülparecim’ derken kıkırdamaya başlamıştı bile Aişe.
–‘Gülmede çabucak işlerimizi bitirelim Aişe Hanım’ , derken Gülpare de kıkırdıyordu.
Abdülhamid Gülpare’nin mutfaktan gitmeyeceğini anlayınca dayanamaz ve içeri girer.
Mutfak kapısı aniden açılınca iki kızda bir anda ciddileştiler.Gelen evin oğlu Abduühamid Efendiydi.
–Essalamü aleyküm! Nasılsınız Hanımlar? Yemekler hazır mı? diye sorunca Gülpare hemen ;
— ‘Sağlığınıza duacıyız Efendim ‘ diyerek cevap verdi.Ancak genç efendinin gözü Aişe’nin üzerindeydi. Sanki ondan bir cevap beklercesine bakıyordu.Aksine Aişe ise kafasını kaldırıp Abdülhamid Efendiye tek bir bakış bile atmıyordu.Durumdan rahatsız olan Gülpare yavaşça Aişe’yi çimdikler.O zaman kafasını kaldıran Aişe bir şeyler söylemeye ihtiyaç duyar ve :
— Ve aleyküm selam! der.
Aişe’nin cevap vermesine sevinen Abdülhamid Efendi gülümseyerek mutfaktan ayrılır.Yemeklerin hazır olup olmadığını öğrenmeden ayrıldığının farkında bile değildir. O zaten sevdiğinin gül sesine doymuştur.
Ağlayan bebek sesleri ve ‘Müjde Efendim’ nidaları ile kendine gelen Abdülhamid Efendi hızlıca çalışma odasının kapısını açar.Koşmaktan nefes nefese kalmış olan bekçinin hanımı tek solukta ‘Efendim ALLAH alinize ve efradınıza sıhhat ve afiyet versin. Rabbim size bolca ikram edip iki erkek evlat sahibi yaptı. Zevciniz Aişe Hanımında sıhhatleri yerindedir.Arzu ederseniz hemen görebilirsiniz.’ deyince , Abdülhamid efendi hemen cebinden yüklüce bir kese çıkartıp kadına uzattı ve hızlı adımlarla validesi Şahika Hanımın odasına gitti.İçeriye girmesine izin verilince girip validesini selamdı.
—Sevgili validem ALLAH azze ve celle bu evladını hayır ve bereketle rızıklandırdı. Onu ve sizi iki erkek evlatla şereflendirdi. Zevcim Aişe’nin de sıhhati yerindedir. Arzunuz olursa beraber onu görmeye gidelim.
Şahika Hanım sevgi ve hüzün karışımı bir tebessümle evladına bakarak ;
–‘Gözümün nuru evladım! ALLAH seni hayırla mükafatlandırsın. Evlatlarını da hürmet ve alicenaplıkta senin derecene ulaştırsın.Hanımını görmeden gelip beni müjdelemen karşılığı ALLAH azze ve cellede seni cennetle müjdelesin. Rahmetli baban yaşasaydı bu edebin sebebiyle pek müteessir olurdu.Neyse haydi beraber görelim şu cennet kuşlarını’, der.
Abdülhamid efendi hemen validesinin elinden tutar ve olabildiğince çabuk zevcinin yanına giderler. Odaya girdiklerinde heyecansız görünmeye çalışan genç efendi hanımını ve evlatlarını görünce herşeyi unutur tek bir adımda yanlarına varır. Zevci Aişe hanımı anlından öperek ‘ALLAH azze ve celle seni hayırla mükafatlandırsın gözümün nuru’ derken oğullarına döner. Pembe yanaklı birbirinin tıpa tıp aynısı bu iki cennet kuşunu ayıran tek şey birinin kaşının yanındaki siyah yuvarlak lekedir.İkisini birden kucağına alıp tek tek öpüp koklar. Büyük bir tebessümle ilk annesine sonra Aişe hanıma dönerek ‘Eğer izniniz olursa ikizlerden biri babam Osman efendinin adını, diğeri de Aişe’nin babası Mahmud Efendinin adını taşısın inşaaALLAH.’ der.Aişe hanımın gözleri beyinin bu alicenaplığı karşısında dolarak tebessümle kelimelere dökülmeden; adeta ”Gözümün nuru gönlümün süruru efendim sen nasıl arzu edersen ” der.
Abdülhamid efendi babasının vefatından sonra konak ve arazi işlerini üstlenmiştir.Küçük erkek kardeşi Emrullah tıbbiyede eğitim görmektedir.Babasından kalan bütün mal varlığını abisine devretmiştir. Kız kardeşi Saadet hanımsa hali vakti yerinde bir kadı ile evlenip Darussaadet’ten İzmir’e taşınmıştır.Abdülhamid efendi küçüklüğünden beri mutfakçı Zehra teyzenin kızı Aişe’yi sevmektedir.Harbiyede son sınıftayken babasının vefatı üzere okulunu bırakmak durumunda kalır ve Osman Bey Konak’ı işleriyle ilgilenmeye başlar.Annesi Şahika hanımın kendisinin Aişe’ye gönül verdiğini anlaması uzun sürmez.İleri görüşlü ve akıllı bir kadın olan Şahika Hanım terbiye ve çalışkanlığını takdir ettiği Aişe’nin ilk ağzını arattırır onun da gönlü olduğunu öğrenince Zehra kadından Aişe’yi ister.Düğün dernek derken bu zamanlara gelinir.Bir sene önce düğün vesilesiyle gördüğü kardeşlerine doğum haberini vermek için mektup yazan Abdülhamid Efendi aynı anda ALLAH azze ve celleye de hamd etmektedir.
Diğer gün sabah erkenden Abdülhamid Efendi evlatlarının doğumları sebebiyle kurbanlar kestirip , fakir-fukarayı yedirir,giydirir.Her iki evladının da saçları ağırlığınca sadaka verir. Akşam zevci Aişe hanımla ilgilenir ve evlatlarıyla oynar. Onlar mutluluk denizinde yüzerlerken bilmedikleri şey kendilerini kara dalgaların beklediğidir.
————————————!!!!!!!!!!!!!!!!!————————————-
Gülpare…
Çamaşırcı anne ve bahçıvan babanın ilk çocuğu olan Gülpare yaşça Aişe’den büyüktür. Çocukluk ve genç kızlık yıllarını beraber geçirmişlerdir. Aişe’yi bilgisi, çalışkanlığı ve edebinden ötürü çok seven Gülpare ileride ona haset besleyeceğini kendisi de bilmez aslında. Evin hanımı Şahika Hanım kızları Saadet için getirdiği hocalardan onlarından faydalanmasını sağlamıştır. Bu sayede edebiyat , resim vb. konularda bilgi sahibi olan iki kızdan biri zabıta Hüsrev diğeri ise konağın oğlu ile evlenmişlerdir. Abdülhamid ve Aişe’nin evlilikleriyle haset tohumları düşmüştür Gülpare’nin kalbine.Eşi Hüsrev’in ilgisizliği ve tam aksine Aişe’nin pek mesut olması üzere bu tohumlar büyüyüp serpilmeye başlamıştır.Kalbi kıskançlık ve hasetle dolu olan Gülpare’nin 3 yıldır hiç çocuğuda olmamaktadır.Aişe’nin ikiz erkek evlat doğurması delirmesine yetmiştir.Acımasız , kin dolu tuzaklar düşünmeye başlamıştır bile.
                                                               ——————0000——————-
Hicri : 9 Safer 1313 ( 1 ağustos 1895)
Aradan bir buçuk sene geçmiştir. Abdülhamid Efendi ve Aişe Hanımın mutlulukları artıp büyümektedir. Aişe Hanım tekrar hamiledir. Osman ve Mahmud büyüyüp yavaş yavaş konuşmaya başlamışlardır.Bir akşam Aişe Hanım beyine ; ”Gözümün nuru efendim ! ALLAH azze ve celle hayırlara çıkarsın içimde bir sıkıntı var.” der
Abdülhamid Efendi ”ALLAH azze ve celle göğsüne ferahlık versin Sultanım. İnşirah suresini okuyayım sana sonrada kalk iki rekat namaz kıl. Olur bazen böyle”.diyerek teskin etmeye çalışır hanımını.
Aişe Hanım da ”Tamam Efendim. Haklısın”. diyerek kapatır bu konuyu.
,                                                                
Bir kaç ay önce kocası ölen Gülpare memleketi Gelibolu’ya dönmeye karar vermiştir. Hazırlıklarını tamamlarken Aişe’nin tekrar hamile olduğu haberini alır. Kendisinin çocuğunun olmaması onunsa üçüncü çocuğunun olması canını yakmaktadır. O anda acımasızca bir plan yapar.Yakın bir zamanda onunda bir çocuğu olacaktır. Ve haset ettiği mutluluğa gölge düşürecektir.
Bir perşembe günü öğle vakitlerinde Osman Bey Konak’ına yaşlıca meczup bir kadın gelir.Ona acıyan Aişe hanım içeri alınıp yemek yedirilmesini ister.Bir ara Aişe Hanım uyuyan çocuklarını kontrol etmek için odalarına giderken odalarının önünde yaşlı kadını görür. Kadına ‘teyze yolu şaşırdın galiba mutfak aşağıda gel ben seni götüreyim’ der. Bir süre oturup kadına halini hatırını sorar.Yemeğini bitirip yanına da erzak konan kadını kapıya kadar geçirir. Hiç konuşmayan bu tuhaf kadından pek hoşlanmadığını fark eder. Ama sonra ‘yaşlı kadın işte’ deyip geçer.Çocuklarını görmeye gideceği sırada dadının çığlığını işitir.Başı dönmeye , gözleri kararmaya başlar sonrası karanlıktır.
İkizlerin dadısı Fatıma onları kontrol için odalarına girdiğinde Osman’ın yatakta olmadığını fark eder. Bütün konağı aradığı halde bulamaz. Hiç kimsenin yanında değildir.Bir ihtimal Aişe Hanımın yanında olabileceğini düşünüp bahçeye çıkar. Aişe Hanımında yanında Osman’ı göremeyince çığlık atar ve yakarır.Onun bu çığlığıyla günlerdir içindeki sıkıntının dalga gibi büyüdüğünü hisseden Aişe Hanım olduğu yere yığılıp kalır.
Gülpare elinde bulunan tüm kozlarını kullanarak hain tuzağını hazırlamıştı.Fakir,yaşlı , dilsiz komşusuna yıllardır yardım etmektedir.Son bir ay tüm işlerini görmeye başlar.Kendisinin artık memleketine dönmesi gerektiğini artık ona bakmayacağını ama yarın onu bir konağa götüreceğini söyleyerek evine döner.Son hazırlıklarını da tamamlayıp sabahı zor eder. Öğle saatlerinde yaşlı kadını yanına gidip hazırlanmasına yardımcı olur.Tam çıkacakları sırada elindeki önceden hazırlamış olduğu konağın iç planını kadına gösterir. Avludan , sofaya geçişi oradan üst katları ayrıntılarıyla anlatır.Yaşlı kadına sadece etrafta dolanıp üst kata çıkmasını söyleyerek başka bir şey anlatmaz.
Osman Bey Konak’ının önüne geldiklerinde yaşlı kadını kapı önünde bırakıp tek başına girmesini söyler.Yaşlı ve aklı pek yerinde olmayan Gülpare’yi de yıllardır tanıyan kadın dediğini yapar. Gülpare ise yıllardır babasının bahçıvan olması vesilesiyle her köşesini bildiği konağa bahçenin sarmaşıklarla kaplı gizli kapısından girer. Aişe’nin kadını içeri aldırmasını izleyip çamaşır yıkama yerinin bulunduğu tarafa yönelir.Kimsenin olmadığını anlayınca oradan sofaya geçer. Aişe’nin ‘teyze yolu şaşırdın galiba mutfak aşağıda gel ben seni götüreyim’ sesini işitince hemen merdivenlerin arkasına saklanır.Onların mutfağa girdiklerinden emin olunca da ikizlerin odasına sessizce giriverir.İkizleri daha önce Aişe’yi ziyarete geldiğinde görmüştür. Osman’a büyük bir sevgi beslemektedir.İki bebekte sevimlidir ama Osman ona daha çok kendisini hatırlatmaktadır.Kaşının yanındaki siyah yuvarlak leke sanki kendisi ve Aişe arasındaki fark gibidir.Statü ve eğitimleri aynı olmasına rağmen Gülpare zabıta Hüsrev’le Aişe evin oğluyla evlenmiştir.İçinde oluşan bu duygular nedeniyle Osman’ı dikkatlice kucağına alır.Seri ve dikkatli adımlarla evden geldiği yoldan çıkar.
Gülpare evine gelir gelmez Osman’ın üzerindekileri çıkarır.Bereket çocuk hala uyanmamıştır.Kendi elleriyle yapmış olduğu giysileri giydirir diğerlerini yakar.Dünden hazırlamış olduğu bohçasını da alarak evden ayrılır.Artık bebeği ile yeni bir yaşama başlayabilecektir.Tabi ALLAH azze ve celle’nin de bir kaderi vardır. Gülpare bundan habersiz Gelibolu yollarına düşmüştür.
İkizlerinin dadısının çığlığıyla bayılan Aişe Hanım ayıltmak pek kolay olmaz.Son çare doktor çağrılır. Abdülhamid Efendi olayı haber alır almaz konağa gelir.Kahyadan işin aslını öğrenince soğuk kanlılığını korumaya çalışarak emir buyurur : ”Derhal o yaşlı kadını bulun zaman kaybetmeyin sakın” der.
Hanımı Aişe’nin yanına gidip ellerini tutar ıslak gözlerle ” Gözümün nuru ne olur aç gözlerini.Evladımızı bulacağım .Ne olur kendine gel! Ben, annem , Mahmud hepimiz senin bu halinle daha çok kahroluyoruz.Hem karnındaki bebeğimizi düşün.Lütfen aç gözlerini Aişe” der. Aişe Hanım çok kısa bir an göz kapaklarını oynatır.Doktor Abdülhamid Efendiye Aişe Hanımın dinlenmesi için yalnız bırakılmasını söyler.Abdülhamid Efendi doktorun dediğini yapar ve validesi Şahika Hanımla birlikte odadan çıkarlar.
Şahika Hanım ” Evladım ALLAH her kulunu farklı farklı imtihan eder.Aman sakın ola ki O azze ve celle’ye isyan etme. İnşaaALLAH torunumu en kısa zamanda bulursun.Bu süreçte sen çok sağlam ve metanetli durmalısın ki hanımın ayakta durma gücü bulabilsin.Sakın kendinin koyu verme evladım.Bu musibette geçer inşaaALLAH. Bize böyle hain tuzak kuranları da ALLAH azze ve celle’ye havale et. Bu süreçte bol bol sadaka ver.ALLAH azze ve celleden yardımını niyaz et. O n’eyler ,n’eylerse güzel eyler.”diyerek oğlunun başını dizlerinin üzerinde okşuyordu.Şuan da Abdülhamid Efendinin de üzüntüsüne teselli bulacağı ana kucağına çok ihtiyacı var.
Gece yarısına doğru kolluk kuvvetleri çavuşundan haber geldi.Yaşlı kadının evi bulunmuş baştan aşağıya aranmıştı.İki mahalle aşağıda oturuyordu.Dilsiz ve aklı pek yerinde değildi.Söylenilenleri işitiyor ama pek ifade edemiyordu.Kendisine nasıl bu konağa geldiği sorulunca korkudan ve ifade güçlüğünden ancak komşusu Gülpare sayesinde geldiğini anlatabilmişti.Çavuşun anlattıkları karşısında şaşkına dönen Abdülhamid Efendi ne yapacağını bilemez haldeydi. Yıllar boyu besleyip,büyüttükleri Gülpare haince can ciğer yavrularını onlar çalmıştı.Aişe’den Gülpare’nin çocuğu olmadığını , bir süre öncede kocasının vefat ettiği haberlerini duymuş onun için üzülmüştü.Hatta Aişe’ye belki tanıdık biriyle tekrar onu evlendirebiliriz diye de aralarında konuşmuşlardı.Onlar Gülpare için hayır dilerlerken Gülpare onların ocağına kor ateş atmayı planlıyormuş meğer.Bütün bunlar dalavereden uzak Abdülhamid’e çok ağır gelmişti.Çavuş ‘Komşu Gülpare evini terk etmiş, diğer komşular memleketi Gelibolu’ya gittiği haberini verdiler.Kolluk kuvvetlerini bu yollar üzerin sevk ettik. İnşaaALLAH evladınıza en kısa sürede kavuşursunuz.” diyerek konaktan ayrılmıştı.Osman Bey Konak’ı için şimdi yapılacak tek şey dua etmekti.
                                                        
Bu r